*Dergi resimleri ve taramalarına BURADAN ulaşabilirsiniz...
(...)100 milyonluk bir okur kitlesinin beklentilerini karşılamak göz
korkutucu olmalı. Son yıllarda buna eş değer gösterebileceğimiz bir
örnek Da Vinci'nin Şifresi filmiyle Tom Hanks var - ama o Tom Hanks; o
bir kumarın altından kalkabilecek durumda. Dornan için ise bu proje
onun ilk büyük bütçeli yapımı. Öyle ki bu rol için pek sevgili
sakallarına bile kıydı.
"100 milyon okuru asla memnun edemeyeceğimi biliyorum," diyor.
"Yarısı bile Christian Grey'i canlandırmamdan memnun kalırsa bu beni
mutlu edecektir. Çünkü bana karşı başlatılan nefret kampanyaları
olduğunu biliyorum."
Bu bir paranoya değil -
internette kontrol ettim ve bütün eleştirmenler şimdiden bıçaklarını
bilemeye başlamışlar. Kar leoparı griliğindeki gözlerini devirerek "Evet,
kitaba karşı entellektüel kesimden gelen fazlasıyla züppece
eleştiriler var. Ve bunların hepsi de okumaktan keyif aldığım basından
geliyor. The Guardian evdeki bilgisayarımın anasayfasıdır ve geçen gün
gayet masumca tarayıcımı açtığımda Grinin Elli Tonu'na karşı fena bir
eleştiri ile karşılaştım ve 'Kahretsin, bu hiç iyi değil,' diye
düşündüm." diyerek gülüyor. "Fakat ne yapabilirim ki? Bu tarz gazetelerin kitapta işlenen fikre karşı neden önyargılı olduklarını anlayabiliyorum."
Sadece bir "yetişkin pronosu"? Edebi bir değeri yok?
"Evet
bunların hepsi ama Erika'nın [EL James] da hakkını yememeli, yazımı
hakkında ne düşünürseniz düşünün 100 milyon okura ulaşmak önemlidir.
Edebi eleştirmenler 100 milyon okurun çok da zeki olmadığını mı öne
sürüyor yani?"
Aynen, en büyük gücü de bu.
Tekrar kahkaha atıyor.
"PEKİ. Sen kazandın."
Rolü almadan önce kitabı okumuş muydu?
Başını [hayır anlamında] sallıyor.
Eşi okumuş muydu?
"Hayır.
Çünkü biz anasayfasında Guardian olan türde insanlarız. Bakın, film
kitap demek değil. Bu bir uyarlama ve yönetmeni Sam Taylor-Johnson ise
sanatçı olmasının yanı sıra ödüllü bir yönetmen. Filmografisine bir
baksanıza. Çalıştığı film şirketlerine. Universal. Focus. Bütün
söyleyebileceğim şey yargılamadan önce bekleyin ve görün."
Grinin
Elli Tonu fenomeni hakkında konuşuyoruz, neden bir sürü kadın
sadomazoşist fantezilere sahip? Araştırmasının bir parçası olarak
Vancouver'da gittiği bir BDSM zindanında gördüğü "gayet normal ve sevimli bir kadının" şaplaklanmaktan hoşlandığından bahsediyor. "Bazı kadınların hayatının her gününde böylesine bir dehşeti yaşamasında bastırılmış bir yan olabilir," diyor omuz silkerek.
Filmin ne kadar görsel olduğunu sorduğumuzda duraklıyor, cevabını tartıyor.
"Onları tiksindirmeden mümkün olduğunca çok fazla seyirciye ulaşmak
istersiniz, gereksiz detaylarla dolu, çirkin ve fazla görsel bir şey
sunmak değil."
Yani hiç seks yok mu? "Sam
oldukça zeki bir kadın, tabii ki filmde cinsellik içeren elementler
olacaktır fakat şu anki halini henüz görmedim, bir şey söylemek zor. En
azından çektiğimiz şeyleri biliyorum ve o sahnelerin aksiyonsuz
olduğunu söyleyemem."
Tamamen çıplak mıydı? "Kontratım da diyor ki seyirciler benim şeyimi, ım... görmeyecekler."
Aletini? Kahkaha atıyor. "Evet aletimi."
O
zaman Ewan McGregor gibi değilsin. Çünkü kendisi kontratına mümkün
olan her parçasının mutlaka görünmesi gerektiğini eklemiş. Tekrar
kahkahalar başlıyor. "Cidden yapmış mı? O zaman belki de Ewan'ın daha iyi bir vücudu vardır."
Başka
ciddi bir konuya geliyoruz, Dornan kendisini bir feminist olarak
nitelendiriyor - peki filmin kadınlara karşı cinsel şiddeti
artıracağından endişenlenmiyor mu? "Bence durum tarafların
rızasıyla olduğunda tartışmalı bir konuya girer. Kitabın yarısı bir
kontrat konusu üzerinde dönüyor. Rıza ve anlaşma sonucunda olacak bir
kontrat. Hikayede bir tecavüz ya da cinsel zorlama söz konusu değil."
Ve hayır, rol arkadaşı Dakota Johnson'ı şaplakladığında bundan tahrik olmamış.
"Aktörlerin seks sahnesi çekerken tahrik olduğunu düşünenler varsa
yanılıyorlar. Çünkü etrafınızda bir sürü kıllı adam oluyor, kabloları
tutuyorlar ya da ışığı ayarlıyorlar. Karşıda izleyen kişi olmadığınız
sürece bu durum size seksi gelmiyor, ki ben de izleyen değildim."
Peki eşi bu durumdan rahatsız olmuyor mu? "Bunun bir iş olduğunun farkında." Çünkü eşi de bir zamanlar oyunculuk yapmış, ikili Hollywood'da ortak bir arkadaşları vasıtasıyla tanışmışlar. "Yine de evde, eşimle beraber birden fazla kez izleyebileceğimizi sanmıyorum."
Dakota Johnson ailesinin filmi izlemesini istemediğinden bahsetti. "Ben de Dakota'nın ailesinin izlemesini istemiyorum!" diyor.
Kendi babasının filme tepkisinin gayet iyi olacağını belirtiyor fakat "Daha
çok arkadaşlarım konusunda endişeleniyorum. Onların fırçalarından. Çok
samimi olduğumuz için art niyet olmadan birbirimizi çok kötü
şekillerde eleştirebiliyoruz."
(...)
Çeviri: JamieDornanTR
Röportajın tamamını BURADAN okuyabilirsiniz
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder